SOVYETLER BİRLİĞİ’NDE TOPLUMSAL EŞİTSİZLİK, BÜROKRASİ VE SOSYALİZME İHANET

Bugün birçok insan sosyalizmin çöküşünden söz ederken şu soruları sormak uygun olacaktır: Sovyetler Birliği’nde ve diğer ülkelerde egemen ol...


Bugün birçok insan sosyalizmin çöküşünden söz ederken şu soruları sormak uygun olacaktır: Sovyetler Birliği’nde ve diğer ülkelerde egemen olan rejimle birlikte çöken şey neydi? Sosyalizmin amaçları nelerdir ve sözde sosyalist olan ülkelerde bu amaçlar ne derecede gerçekleştirilebilmişti? Bu sorular üzerinde düşündüğümüzde,sosyalizmin amacının insanlar arasında toplumsal eşitliği sağlamak olduğu sonucuna ulaşırız.

Mülkiyeti kamulaştırmış olan bu ülkelerdeki durumun resmi kamuoyu tarafından her zaman toplumsal eşitlik ilkelerinin ne derece savunulduğuna bakarak değerlendiriyor olması  rastlantısal bir durum değildir. Bu bağlamda insan bazen ilginç örneklerle de karşılaşıyor.

Sık sık Sovyetler Birliği veya diğer sosyalist ülkelerden kaçanlar tarafından şu tarz öyküler çokça anlatılmıştır: muhalif olduğu için ayrılmış olanlarburjuva basın ve medya kuruluşlarında boy göstererek. Gözyaşları içinde, Sosyalist Ülkelerde varolan ayrıcalıklardan söz etmiş. Hastalanan parti bürokratlarınınhastanelerde tek kişilik odalarda kaldıklarını yani ayrıcalıkların keyfini çıkardıklarını anlatılmıştır.

Bu programı seyreden herkes şu şekilde düşünecektir: "Bakın şunların ülkelerinde sahip olunan ayrıcalıklara!"Hiç kimse, kapitaist ülkelerde yayınlanan gazetelerde, önde gelen bir kapitalist şirketinin

başkanının veya bir devlet başkanının veya bir bürokratın özel uçaklarla, konsültasyon amacıyla diğer kapitalist ülkelerdeki doktorunu görmek üzere yola çıktığını bunun için, kapitalistin önemli bir  hissedarlar toplantısına katılmadığıni veya devlet işlerini bir kenara bırakan

devlet adamlarını anlatan habere dikkat etmez. Bu olaylar hiç kimsenin dikkatini çekmediği gibi dikkat de edilmez. Sonuçta kim kapitalizmde bir tür toplumsal eşitlik ve adaletin olmasını bekler ki?

Bu tür gerçekler çoğu kez açıkça demagojik amaçlarla kullanılsalar da, sıradan insanlar,ahlaki ve toplumsal içgüdülerini kullanarak,

Sovyetler Birliği’nde ve diğer ismen sosyalist olan ülkelerde varolan ayrıcalıkların kendi kafalarındaki sosyalizm tasavvuruna ve ülküsüne aykırı görmekteydiler.

Marksizm toplumsal eşitlik sorununu tekrar tekrar gündeme getirdi ve hem pratik hem de teorik olarak bu sorunu çözmeye çalıştı.

Marx ve Engels, Paris Komününü ele alırlarken bir memurun ücretinin bir işçininkinden daha fazla olmaması gerektiği gerçeğine büyük önem verdiler. Marx ve Engels bunu, devleti

topluma hizmet eden bir araç olmaktan çıkıp toplumun üzerine çıkan bir kurum haline gelmesini  önlemek açısından etkili bir önlem olarak gördüler.

Lenin bu düşünceyi Devlet ve Devrim adlı kitabında geliştirdi. Lenin, kitlelerin düşük  fiyatları ve adil ücretleri güvence altına alan ve çok fazla para harcamayan bir devlete özlem duyduğunu yazdı. Böyle bir devlet, kapitalizm koşulları altında olanaksızdır.

Lenin, o yıllarda İkinci Enternasyonal’de, bu Marksist düşünceleri, daha ziyade başlangıçta Hıristiyanlığın devrimci olduğunu unutarak,kilisenin bir devlet kurumuna dönüşmesini izleyen Hıristiyanlığın ideologları gibi, suskunlukla göz ardı eden, bunlara zaman içinde günün gerçekleri ile uyum sağlayamaz hale gelmiş, saf düşünceler muamelesi yapan bir eğilimin olduğunu vurguladı.

Ekim Devrimi’nden kısa bir süre sonrabelirli gruplar arasındaki toplumsal farklılıkları azaltmak amacıyla bir dizi önlem benimsendi.

Memurların ayrıcalıklar elde etmelerini olanaksız hale getirmek için, parti maksimumu adı verilen sınırlama – yani parti yetkililerinin gelirlerine bir üst sınır belirlenmesi - uygulamaya konuldu. Örneğin, 1920’lerde standart uygulama şöyleydi: parti üyesi olan bir fabrika müdürü çalışması karşılığında 300 ruble alıyordu.

Benzer bir fabrikanın, parti üyesi olmayan müdürü ise 500 rublelik bir gelire sahip olabiliyordu. 1920’lerde belirli bir süre için kasaba parti sekreteri konumunda bulunup daha sonra geldikleri işyerine geri dönüp çalışan işçiler vardı. Bu geri dönüşler işçi/parti sekreterinin

sicilinde bir leke oluştuğu için yaşanmıyordu.Bu, gayet normal olan bir dönüşümdü.Bu durum Lenin’in, 1923 yılında hastalığı nedeniyle yürütmekte olduğu en önemli görevlerden çekilmesiyle değişti. Şimdi artık yükselmekte olan bürokrasi belirli ayrıcalıkları güvence altına almaya çalışıyordu.

Sol Muhalefetin 1923 yılında ortaya çıkmış olması ve birçok eski Bolşeviği kendisine çekmesi rastlantısal bir durum değildi.

Sol Muhalefet, daha en başından itibaren parti ve işçi devleti içinde bürokratik yöntemlerin gelişimine karşı alarm vermeye başlamıştı.

O sıralarda egemen hiziple Sol Muhalefet arasında yaşanan ihtilaf sırasında ayrıcalıklar sorunundan görece az söz edildi. Ancak iki kanat arasındaki keskin mücadelenin toplumsal özü, ancak tarafların toplumsal eşitlik ve adalet konusunda benimsedikleri birbirine zıt düşen tutumla ilişkili olarak anlaşılabilir.

Stalin, Zinoviev’in, Marx’ın Gotha Programının Eleştirisi’nde öne sürdüğü, sosyalizmle komünizm arasındaki geçiş döneminde ücretler arasında eşitsizliğin varolmaya devam edeceğini öne süren teze karşı çıktığında. Muhalefet Staline karşı çıkmak adına hem nitelikli işçilerin gelirlerine, hem de çalışkan köylülerin yetersiz bir düzeyde olan ücretlerine saldırıyordu.

Marx ve Lenin, sosyalist bir devrimin sonucunda ortaya çıkacak olan her devletin ikili bir karakter taşıyacağını öngörmüşlerdi. Bir yanda toplumsallaştırılmış mülkiyeti kapitalist yeniden inşaaya karşı savunan sosyalist bir karakter ve diğer yanda devlet belirli bir süre için bir azınlığa belirli ayrıcalıkları sağlamakla ve eşitsizliğin sürmesini sağlamakla yükümlü olduğundan burjuva bir karakter. Bu nedenle

Marx ve Lenin geçiş devletini burjuvazinin olmamasına karşın, bir "burjuva" işçi devleti olarak adlandırdılar. Marksist doktrine göre toplumun sosyalist bir doğrultuda ilerlemesiyle birlikte bu eşitsizliğin azalması ve benzer bir biçimde devletin sönümlenmeye başlaması gerekir.

1940’lı yılların sonundan itibaren itibaren, Sovyetler Birliği’nde gelişen bürokrasi savaşın yarattığı yıkımıda arkasına alarak sürekli olarak güçlendi. Egemen hale gelen bürokrasi,işçileri, maddi ürünlerin dağıtımındahiçbir biçimde söz sahibi olmasına olanak tanımadı ve kendisini bu ürünlerin bölüşümünü denetleyen güçlü bir kast haline getirdi. Sovyetler Birliği’nde 1960’li yılların başında eşitsizlik ve sosyal adaletin yokluğu bağlamında durum gelişmiş kapitalist ülkelerde olduğundan daha kötü hale gelmişti

Ünlü Sovyet şairi Ossip Mandelstam’ın karısı Nadejda Mandelstam anılarında şöyle yazıyor: "Bizim durumumuzda, genellikle bir parça ekmeğe bile bir ayrıcalık olarak gözüyle bakılıyordu." Mandelstam anılarında ayrıcalıklıkonumda olanların özel yiyecek istihkaklarınıaldıkları bir dağıtım istasyonunda çalışan genç bir adamın hikâyesini anlatıyor. Hikâyede genç adam kayınpederine tahsis edilmişolan bir parça pirzolayı yerken şöyle der: "Pirzolanın lezzeti, başka hiç kimse pirzola yiyemediği için bu derece güzel ve hoş geliyor." Mandelstam anılarında ilaç dağıtımının da bu yolla yapıldığını belirtiyor. Daha iyi ilaçlar toplumsal seçkine ayrılıyordu. Mandelstam bir keresinde emekli bir memuru bu konuda tatlı sert bir biçimde uyardığında, bu emekli memur şaşkınlık dolu bir ses tonu ile çok sert bir cevap vermiş: "Ne olsun istiyorsun? Bana bir temizlikçi kadına davranıldığı gibi mi davranılsın yani?" Mandelstam, bu yetkilinin gerçekte çok nazik ve iyi huylu bir insan olduğunu ancak bu tür davranışların düzlemeye karşı verilen mücadelenin en yüksek noktasına ulaştığı sırada çok yaygın olarak görüldüğünü ekliyor.

Bürokrasi, yalıtılmışlıktan kurtulabilmek için halkın diğer kesimlerinin bu ayrıcalıkları paylaşmasın izin verdi: işçi sınıfı aristokrasisi, kolhoz (kolektif çiftlik) aristokrasisi ve hepsinden önce aydınların üst katmanları. Ayrıcalıkların güvence altına alınmasına yönelik uygulamalar Komünist Parti’nin büyük bir bölümünden gelen direnişle karşılaştı. 

Stalin’in ölümünün ardından Sovyetler Birliği’nde toplumsal gelişim düz bir çizgi izlemedi. Bürokrasi totaliter iktidarın ana manivelasını yitirdikten sonra, toplumsal eşitlik isteyen kitlelere belirli ödünler vermek zorunda kaldı. Stalin’in ölümünün hemen ardından halkın düşük ücret alan ve daha az şanslı olan katmanlarının durumunun iyileştirilmesi için çeşitli toplumsal reformlar ve toplumsal programlar uygulamaya konuldu. Bunu izleyen on yılda söz konusu katmanların yaşam standartları iyileşme gösterirken, egemen bürokrasinin durumu ve aynı zamanda aydınların varlıklı kesimlerinin durumu göreli olarak kötüleşti.  

Yaşam standartlarında 1960’lı yıllarda sağlanan genel iyileşmeye karşın, toplumsal koşullar kelimenin klasik anlamıyla bir sömürü söz konusu olmamasına karşın, Sovyetler Birliği’nde emekçilerin yaşam koşulları hâlâ kapitalist ülkelerde sömürüden mustarip olan işçilerinkinden daha kötüydü. Bürokrasi kendi mülkiyet biçimlerine sahip olmadığından, gerçek anlamıyla mülk sahibi bir sınıfı temsil etmiyordu. Bununla birlikte, bürokrasi daha önceki egemen sınıfın bütün olumsuz niteliklerini sergiliyordu

Aydınlar ve bürokrasi arasındaki, 1960’larda ve 70’lerde patlayarak açığa çıkan bu üzeri örtülü anlaşmazlığın kökleri bu gelişmeye uzanır. Bu çatışmanın dışa vuran ifadesi bir yandan aydınların oluşturduğu muhalefet hareketi ve diğer yandan ise yurtdışına göç etmeleri oldu.

 Bu çatışmanın kaynağı sadece aydınların daha fazla düşünsel özgürlük ve iktidara daha kolay ulaşabilme olanaklarına sahip olma çabaları değildi. Bu sahip oldukları ayrıcalıkların ve maddi avantajların kaybolmasına verdikleri bir tepkiydi. Bürokrasiye ise uğradığı ayrıcalık kaybına eşi görülmemiş bir ahlaki çürüme ile tepki verdi. Derin toplumsal eşitsizliklerin oluşumu, geniş kitlelerin bilincinde Ekim Devriminin büyük toplumsal kazanımlarının – üretim araçlarının ve toprağın toplumsallaştırılmasının - değerini azalttı. Bürokrasi, emekçilerin ve köylülerin gözünde sosyalizmin adını kötüye çıkardı. Bürokrasi emekçileri ve köylüleri bir ölçüde sosyalizmin dışında bir çözüm aramaya yöneltti. Kapitalizmin yeniden kuruluşunu ilan eden Gorbaçev’e soldan saldıran tek önemli siyasetçi Yeltsin olmuştu. Hepiniz bugünün siyasetçisi olarak Yeltsin’in nasıl biri olduğunu bildiğiniz için, onun daha önceleri söylemiş olduğu siyasi sözlerin birkaçını duymak sizlere ilginç gelecektir. 1986’daki parti konferansında Yeltsin hararetle ve onaylayarak Lenin’den şu alıntıyı yapıyordu: "Toplumsal eşitsizlik demokrasiyi tahrip eder, partinin çürümesine yol açar ve partinin itibarını zedeler."

Yeltsin, üç yıl sonra parlamentoda şu tumturaklı soruyu soruyordu: "Neden toplumumuzda kimileri neredeyse lortlar gibi şarken ve servet içinde yüzerken, milyonlarca insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor?" Yeltsin’in 1991 yılında yayınlanan kitabında şu cümleleri okuyabilirsiniz: "Komşularımın, çocuklarına süt bile alamadıklarını bilirken ben mersinbalığı yiyemem. Pahalı ilaçlar kullandığım için utanç duyuyorum, çünkü yurttaşlarımın aspirin bile alamadıklarını biliyorum." Ve seçim kampanyası sırasında izleyeceği politikaların, öncelikle gelirleri ortalamanın altına düşmüş olan insanlara hizmet edeceğine söz verdi. Yeltsin iktidara, ancak genel adalet duygusuna hitap eden bu sloganıyla gelebildi. Perestroyka’nın gelişimi 1960’lı yıllardan itibaren toplumun sosyalist temellerinin parça parça sökülmesinin kapitalist bir düzenle ya da daha doğrusu, kapitalist bir kaosla sonuçlanmakta olduğunu teyit etti. Bu sürece, kültürde ve ekonomide yaşanan felaketli bir gerileme eşlik etti. Şu anda ortaya çıkmakta olan kapitalizm, devrim öncesi Rus kapitalizminin yeni bir tıpkıbasımı olmayacaktır, çünkü dünya 1917’den bu yana çok küçüldü. Uluslararası finans kapital bugün kıyas kabul etmeyecek bir biçimde çok daha güçlü. Rusya’nın bu nednele yarı-sömürge olarak sömürülen bir devlet haline gelmesi tek olasılık. Kapitalist yeniden kuruluşunu güçleri bu amaçlarını ancak yıllarca sürecek bir iç savaşla ve Sovyet iktidarının kurduğu ülkeyi yağmalayarak gerçekleştirebilirler. Ülkenin son beş yıldaki durumu Rusya’da son zamanlarda çok popüler olan bir deyimle anlatılabilir: "sürünen iç savaş". Bu yaklaşan iç savaş zaman zaman kendisini, örneğin 1993’de parlamentonun bombalanmasında olduğu gibi ya da egemen çevrelerin verdikleri bütün sözlere rağmen bir türlü sona erdirilemeyen Çeçenistan’daki savaşta olduğu gibi, silahların ateşlendiği bir savaş haline getirebiliyor. Ülkenin uğradığı yıkım söz konusu olduğunda, tarih, barış zamanlarında bir ülkenin üretici güçlerinin, son beş yıl içinde Rusya’da ve diğer eski SSCB cumhuriyetlerinde olduğu gibi tahrip edildiğine daha önce hiç tanıklık etmemişti. Daha önceki rejimle, bu rejim arasında belirli bir süreklili süreklilik olduğu gözlemlenebilir. Şimdiki rejimin, eski Sovyet rejiminin kötü yanlarını aldığını ve kapitalist toplumun kötü yanlarını üzerine ekleyerek kötülüğü çoğalttığını söyleyebiliriz. Ülkemizin trajik kaderi üzerinde düşünüldüğünde, haklı bir biçimde, Ekim Devrimi’nin Sovyetler Birliği’ndeki işçilerden çok diğer ülkelerdeki işçiler için kazanımlar sağladığı söylenebilir. Sosyalizm tehlikesi kapitalist ülkeleri kendi işçi sınıflarına epeyce büyük toplumsal ödünler vermeye zorladı. Devletin toplumsal sorunları çözmek için üretim, bölüşüm ve mübadele ilişkilerine müdahale etmesi, kapitalizmin bu yüzyıl boyunca ve günümüzde de hâlâ göz önünde bulundurmak zorunda olduğu genel bir yasası oldu. Bütün kapitalist ülkelerde 20. yüzyılın ikinci yarısında, kapitalist özgürlüğe belirli sınırlamalar getirildi. Bu, örneğin bir asgari ücreti ve gelişmiş kapitalist ülkelerdeki emekçilere sağlanan diğer güvenceleri içeriyordu. On yıllar boyunca aktif bir yeniden bölüşüm gerçekleştirildi: bir yandan çok az mal mülk sahibi olanlar için sosyal programlar geliştirilirken, diğer yandan gelirler üzerinde sıkı bir denetim kuruldu ve bu denetimi temel alan sıkı bir vergilendirme politikası oluşturuldu. Bu önlemler sadece toplumsal durumu değil, ekonomik durumu da etkiledi. Bu önlemler halkın talep gücünü artırdı ve gelişmiş kapitalist ülkelerde görülen aşırı üretimi dengeleyici bir ağırlık oluşturdu. Bununla birlikte kapitalizm hâlâ toplumsal eşitsizliği ortadan kaldırabilmiş değil. Bu eşitsizlik her ülkede ve aynı zamanda gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasında – günümüzün terminolojisiyle Kuzey ile Güney arasında – görülebilir. Sovyetler Birliği’nin dağılarak yerini bir dizi ikinci derece devletin alması gelişmiş kapitalist ülkelerde refah devletinin yıkılışının habercisi oldu. Onlarca yılda elde edilmiş olan toplumsal kazanımların ortadan kaldırmasına yönelik girişimlere tanık oluyoruz. Dünya üzerinde ayrıcalıklılarla yoksullar arasındaki çelişki varolduğu sürece, yeni toplumsal ve siyasi hareketlerin üzerinde yükseldikleri temeller varolmaya devam edecektir. 

 Bu hareketlerin elde edecekleri başarılar sosyalist inşanın olumsuz ve olumlu deneyimlerinden ne derecede ders çıkartabileceklerine bağlı olacak.

                                                                                                                                 17liler Hareketi

YORUMLAR

Ad

devrimci teori,3,Editorden,10,isci-sendika,2,Karl Marx,1,
ltr
item
Onyedililer Hareketi: SOVYETLER BİRLİĞİ’NDE TOPLUMSAL EŞİTSİZLİK, BÜROKRASİ VE SOSYALİZME İHANET
SOVYETLER BİRLİĞİ’NDE TOPLUMSAL EŞİTSİZLİK, BÜROKRASİ VE SOSYALİZME İHANET
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwDaFYZuVvBh08_2iz32JM2NxnLlM43407D1NFAwp6bL2rZh2dHvTZqQS1mi-g1b2HlH062-nISzEX4OQHVwpL27xdmoI6v4bRNaU14bevpDV2PAQ803iKNbv9_V1t4Y4WP715-t8d2Pshht_4hktVOZmpPhss7YJAVmlH9faoBRb_CUTmPaJBQPzW/s1600/devrimciteori.gif
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwDaFYZuVvBh08_2iz32JM2NxnLlM43407D1NFAwp6bL2rZh2dHvTZqQS1mi-g1b2HlH062-nISzEX4OQHVwpL27xdmoI6v4bRNaU14bevpDV2PAQ803iKNbv9_V1t4Y4WP715-t8d2Pshht_4hktVOZmpPhss7YJAVmlH9faoBRb_CUTmPaJBQPzW/s72-c/devrimciteori.gif
Onyedililer Hareketi
https://onyedililerhareketi.blogspot.com/2022/04/sovyetler-birliginde-toplumsal.html
https://onyedililerhareketi.blogspot.com/
https://onyedililerhareketi.blogspot.com/
https://onyedililerhareketi.blogspot.com/2022/04/sovyetler-birliginde-toplumsal.html
true
1362123614531399
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Tümünü Göster Readmore Reply Cancel reply Delete By Home PAGES POSTS View All RECOMMENDED FOR YOU LABEL ARCHIVE ARAYINIZ ALL POSTS Not found any post match with your request Back Home Sunday Pazartesi Tuesday Carsamba Thursday Cuma Cumartesi Pazar Pzts Sal Çar Per Cum Cmt Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Oca Şub Mar Nis Mayıs Jun Jul Ağu Sep Oct Nov Ara just now 1 minute ago $$1$$ minutes ago 1 hour ago $$1$$ hours ago Yesterday $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy Table of Content