ORTADOĞU GELİŞMELERİ VE RECEB’İN ZİYARETLERİ Dünün olayları

  2011 yılı Arap ülkelerinin yönetime karşı baş kaldırışı olarak en ön sırada yer alacak ve tarihe damgasını vuracaktır. Ocak 2011’in ikinci...

 


2011 yılı Arap ülkelerinin yönetime karşı baş kaldırışı olarak en ön sırada yer alacak ve tarihe damgasını vuracaktır. Ocak 2011’in ikinci haftasında, Tunus’ta başlayan hareket 30 yıldır yönetimde bulunan Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin bin Ali, bir gece ansızın ülkesini terk etmesini sağladı. Mevcut iktidar bir “halk ayaklanması”yla devrildi.  

Bu harekete Batının ve özellikle ABD’nin oldukça sessiz bir tavır takınmasıdır. Neredeyse, seyirci kalmışlar ve bekle gör politikasını uygulamayı tercih etmişlerdir. Anlaşıldığı kadarı ile bu hadiseyi mahalli ve sınırlı bir karakterde değerlendirerek, Mısır, Yemen, Arnavutluk gibi ülkelere sıçrayacağını tahmin edememişlerdir.

Ama Tunus “devrimi”, bir hafta sonra Mısır’da etkisini gösterdi. İlk sokak gösterilerinin ardından Muhammed El Baraday’ın “muhalefet lideri” olarak sahneye çıkması Mısır ordusunun “halka ateş açmayacağız” açıklaması sonunda Hüsnü Mübarek’in “ipi” çekilmiş oldu.

Tunus olaylarından iki ve Mısır olaylarından bir hafta sonra Recep Tayyip Erdoğan suskunluğunu bozarak sahneye çıktı. Büyük bir “demokrat” havası içinde Hüsnü Mübarek’e “halkın isteklerine kulak vermesini” tavsiye etti. “Medya”ya göre Recep Tayyip Erdoğan Mısır’daki göstericilere “tam destek” verdi. Üstelik konuşması “Kahire’deki Tahrir Meydanı’nda yankı buldu”. Dahası 8-9 Şubat günlerinde Mısır’a yapacağı “ziyareti” de ertelediğini açıkladı. 

 ABD konuyu son derece yakından takip etmektedir. Buna paralel olarak AB’nin lokomotif ülkeleri olan İngiltere, Fransa ve Almanya adil ve tarafsız bir seçim olmasından yana olduklarını ifade etmişlerdir. Neden batı Tunus’a yeteri kadar ilgi göstermeyip, endişe içinde Mısır’daki gelişmeleri takip etmeye çalışmaktadır.

  Mısır Ortadoğu’da Arap ülkelerinin liderliğine soyunmuş ve ABD ile yakın ilişkiler içinde olması, emperyalist ülkelerin menfaatlerine göre hareket eden bir kale ülke konumundadır. Mısır ABD’nin bir ileri karakolu görevini layığı ile yerine getirirken bunun karşılığında Filistin sorununda Filistinlileri desteklemekten ziyade İsrail taraftarı bir tavır sergilemekte, Hamas’ı terörist örgüt kabul ederek, Mısır’dan yardım akmasına karşı her türlü tedbiri almaktadır. Hüsnü Mübarekin gidişi ile Bu durumda ABD Filistin sorununda ciddi bir kalesini kaybedecek, demektir. Müslüman Kardeşlerin yaptığı açıklamalarda taraf olarak davranışında net bir tutum sergileyememesi mevcut yasaların onların istediği gibi bir dini bir iktidara olanak vermesi ve anayasal güvence altına almasından kaynaklanmaktadır.

Her durumda gelinen yerde son gelişmeler karşısında Arap dünyasında Filistin sorununa yaklaşımı tamamen farklı bir şekil alacak ve muhtemelen İsrail ile çatışan bir ortam oluşacaktır. özellikle, İran’ın etkinliği belirgin bir durum alacaktır. İran ile işbirliği içindeki Mısır, Hamas ve Hizbullah ile ilişkilerini muhtemelen yeniden şekillendirecektir.

Bir yanda ABD’den yılda 1,3 milyar askeri hibe alan Mısır ordusu, öte yanda, Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleriyle “halkının isteklerine kulak veren” Mısır ordusu bulunmaktadır. İran aktörünün Ortadoğu’da oynayacağı rolü gören emperyalistler Türkiye’yi ileri sürerek hem iktidarlarını pekiştirirken Pazar mücadelesinde büyüyen İran’a ortalığı Türkiye eliyle daraltmaya çalışmaktadırlar.

Ortadoğuda gelişen olayların birden ve kendiliğinden “isyan”lar olmadığını, uzun süredir hazırlandığını hatta bir yıl öncesinden ortaya çıktığını göstermektedir. Örneğin Mısır’da Muhammed El Baraday, yaklaşık bir yıldır cumhurbaşkanı adayı olarak Batı “medya”sında empoze edilmekteydi. Ancak mevcut Mısır anayasasına göre cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli koşullara sahip olmadığı için “fazla şansı” olmadığından söz edilmiştir. 

Son gelişmeler ve Recep Tayyip’in Ortadoğu gezileri altında yatan gerçekliğin gösterdiği bir diğer şey Ortadoğu isyanlarının Amerikan emperyalizminin çıkarlarıyla çatıştığı propagandasının Türkiye basını tarafından yapılmasıdır. Amerikan emperyalizminin, ne Tunus’taki Zeynel Abidin iktidarıyla, ne de Mısır’daki Hüsnü Mübarek yönetimiyle çelişkisi ve çatışması vardır. Bu nedenle onları devirmesinin hiçbir mantıklı nedeni yoktur. Öte yandan, Ortadoğu’nun en “otoriter” rejimlerinin başında Suudi Arabistan gelmektedir. Bugün “domino etkisi”nden söz edildiğinde Suudi Arabistan’ın adı bile anılmamaktadır. 

Bu durumda, aklı çok fazla zorlayarak, Amerikan emperyalizminin kendi çıkarlarını koruyan ve kollayan “laik” Arap yönetimlerinin yerine “ılımlı islam” yönetimlerini işbaşına getirmek için devirmek istediğinden söz edilebilir. Ama Amerikan emperyalizminin böyle bir amacı olduğunu, yani Ortadoğu’da dinsel niteliği olmayan yönetimleri devirerek, yerlerine din devletini (“ılımlı islamcılar”) kurmaya çalıştığını söylemek, olsa olsa “laik” olarak adlandırılan yönetimlerin kendi çıkarlarını eskisi gibi korumadığını düşündüğünü söylemek demektir. Bu durumda da, “ılımlı islamcılar”ın Amerikan emperyalizminin yeni müttefiki olduğunu saptamak gerekir. Bunun da tek gerekçesi, islam ülkelerinde Amerikan karşıtı “radikal dinci” hareketlerin çok güçlendiği olacaktır. 

Ortadoğuda Türkiye algısı

Tunus ve Mısır olaylarının gösterdiği tek gerçek, Amerikan emperyalizminin yıpranmış yönetimleri değiştirmesidir. Bu da Amerikan emperyalizminin yeni bir tutumu değildir. Hemen her durumda, mevcut bir iktidar ülkesini yönetemez hale geldiğinde, bizatihi Amerikan emperyalizmi tarafından altedilmiştir. Çoğu durumda yıpranmış yönetimlerin değiştirilmesi askeri darbeler yoluyla gerçekleştirilmiştir. Amerikan emperyalizmi yıpranmış yönetimleri kurgusal kitle hareketleri yoluyla, “demokrasi” söylemiyle değiştirebilmektedir. 

Türkiye bugünkü durumu ile İslamcı bir hükümetin devleti yönetmeye başlaması ve bazı adımlarını oturtması ile birlikte. Bugüne kadar ki iktidarlar içinde Özal hükümetleri dönemi de dahil emperyalist kapitalist politikaları her koşulda yürürlüğe sokan halk düşmanı tek iktidar olama özelliğinde birinci sıradadır.

İslami niteliği ile Ortadoğu ülkeleri ile olan yakın ilişkiler kurmak isteyen AKP hükümeti ABD ve AB için daha da önemli bir pozisyona gelmiştir. Arap dünyasının içindeki çalkantılar ve Filistin sorununun baskısı ve İsrail’in sıkışmışlık içine girmesi karşısında ABD, hem İsrail’in bekası konularında ve hem de oluşan yeni yönetimlerle ilişkilerin tesisinde Türkiye’ye mutlak bir ihtiyaç duymaktadır.

 Tesev’in araştırmalarına göre, bölgesel sorunların başında geçen yıl ekonomi gelirken, bunun yerini bu yıl İsrail-Filistin sorunu aldı. İran ve Irak'ta bölge meselelerinde ise ilk sırayı ekonomi alıyor.

Ülke içi sorunlarda da en büyük sorun ekonomi olarak görülürken, Irak'ta ise önceliği güvenlik alıyor.

Belli ülkeler hakkında görüşleri sorulan katılımcıların yüzde 85'i, Türkiye'ye sempati duyuyor. Almanya ve Fransa gibi ülkelerle karşılaştırıldığında daha yüksek oranlara sahip olan Türkiye'nin, olumlu algıyı yükseltemediği ülkenin Irak olduğu görülüyor. İngiltere ve ABD ise en az olumlu algı uyandıran ülkeler oluyor.

Araştırmaya katılanlar arasında İsrail-Filistin sorunu özelinde Türkiye'nin arabuluculuğunu destekleyenlerin oranı yüzde 78 iken, Türkiye'nin İran nükleer krizinde oynadığı arabulucu rol İran halkı tarafından yüzde 61 oranında destek buluyor.

Yabancı yatırım olarak yüzde 32'lik payla ilk tercih edilen ülke olan Türkiye'den gelen yatırıma da bölge genelinde verilen destek yüzde 86'yı buluyor.

''Arap dünyasında bir kriz algısı var. Bunun yanında Türkiye'nin başarılı olduğu algısı var. Arap dünyasındaki bu son olaylarda da bunu çok iyi görebiliyoruz. Bir siyasi meşruiyet sorunu var, sosyo-ekonomik problemler dizisi ve lider eksikliği algısı var Arap ülkelerinin kamuoylarında. Özellikle Mısır'ın son 10 yıldır bölgede etkinliğini giderek yitirmesiyle Arap dünyasında bir liderlik eksikliği, bölünmüşlük hissiyatı, bunlar çok yaygın Arap ülkelerinde. Irak ile ilgili geçen yılki araştırmada da bu çıktı. Biraz daha olumsuzdu Irak'ta Türkiye'ye olan bakış. Bu sene genel ortalamaya göre daha olumsuz, geçen yıla göre bir düzelme olsa da. Bunu anlamak için Türkiye'nin Irak politikasına bakmak lazım. Çok yakın zamana kadar oldukça problemli bir ilişki söz konusuydu. Özellikle Kuzey Irak'la.'' http://www.timeturk.com/tr/2011/02/03/tesev-in-ortadogu-da-turkiye-algisi-2010-arastirmasi.html)

 Bugünün gelişmeleri ve Tayyip ziyaretleri

Tayyip dün oturup beraber politika geliştirdiklerini şimdi istifaya davet ediyor. Dün Burjuva basını Suriye kiderine övgüler dizerken karısı için laik modern kadın tapınmasını ayyuka çıkarmışlardı. Şimdi ise Esad ailesi tüm dinci taifesi için tu kaka moduna geçmiş görünmektedir. AKP başkanı emperyalistlerin  söylediklerini harfiyen yerine getirirken bir falso yapmamak için amansızca direniyor. Kabadayı görüntüsünün altındaki teslimiyeti ortaya çıkmasın diye habire dayılanıyor ve efeleniyor. Nitekim Ortadoğu ülkelerinin dillendirdikleri İslam Ortak Pazarı konusunda ustası Necmettin hocanın da çok gerisine düşerek ezberlediği ödevini layıkı ile yerine geirme çabası ile  Müslüman ülkelerin önde gelen işadamlarının katıldığı 5. Cidde Ekonomik Forumu’nda ifadesi: .

“Altını çizerek bir şey söylemek istiyorum. Yalnız, yanlış anlaşılırım endişesini de taşıyorum. Ben İslam Ortak Pazarı anlayışını doğru bulmuyorum. Çünkü ne olursa olsun bu birliktelikleri ne etnik, ne dinî kökene ne de coğrafyaya bağlı olarak düşüneceğiz. Artık dünyada bunların hiçbirisi kaldı mı? Kuruluşları böyle oluşturmaya kalktığımız anda kamplaşmalar başlar, münasebetler kesilebilir. Biz, şöyle bir şey koyabiliriz; ekonomik ve ticari alanda ortak kalkınan ülkeler birliği. Burada ortak payda dayanışma olabilir.”

Bu boş kabadayılıkların altında yatan gerçeklik ise komşu bir ülkenin iç işlerine burnunu sokan bir başbakan görüntüsünden başka bir şey değildir.  T.C başbakanı yanı başındaki ülkenin başına ABD emperyalisti ile işbirliği halinde çorap örmeye çalışıyor Suriye muhalefetine Hatay’da toplantılar yaptırıyor.

Oysa daha geçen yıllarda PKK başkanı APO’yu saklarlarken bu kadar kabadayı davranmıyordu. Zira onlar dün coğrafya liderliğine soyulan ülkelerin liderleri idi. Bugün ise gitmesi gereken “halklarının taleplerine kulak tıkayan” liderler oldular.

Başkaları da Türkiye'nin iç işlerine karışmaya kalkınca Erdoğan ne diyecek diyemiyoruz zira bizim iç işlerimiz ABD’den sorulduğundan bu soruyu sormak gereksiz olacaktır. Zira günü geldiğinde birileri “Erdoğan artık yetti ayrılsın” dediğinde “benim iç işlerime saygı gösterin” diye karşı çıkma cesaretini gösteremez.

 Erdoğan Kahire’de, Arap Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi’nin açılış oturumunda yaptığı konuşmada Arap liderlerine verdiği mesajda “daha fazla özgürlük, demokrasi, insan hakları hepimizin ortak şiarı olmalıdır” ifadelerini kullanmıştı. Erdoğan sözlerinin devamında  “halklarımızın meşru taleplerini; mutlaka ama mutlaka meşru yollarla ve meşru yöntemlerle karşılamaya mecburuz. “Meşru talepleri gayrı-meşru yöntemlerle, güç kullanarak bastırmaya çalışanlar, adaleti erteleyenler bugün değilse yarın büyük bir yanılgı içinde olduklarını anlayacaklardır” açıklamasında bulunarak Arap halkının demokrasi talebinin hukuk ve demokrasi yoluyla karşılanması gerektiğinin altını çizmiştir

Suriye’ye, Mısır'a, Tunus’a akıl vermeden önce kendi ülkemizde yapılması gereken çok şey var. Hemen hemen her gün bir yerlerde protesto gösterileri düzenleniyor. AKP'nin bu protesto gösterilerine gösterdiği tepkiler, protesto düzenleyenlere "idrak yoksunu sefiller" veya “ayaktakımı” gibi hakaretler gösteriyor ki, protestolar AKP'ye, Hükümete ve Başbakan'a yapılmadığı sürece doğru ve meşru. Bu protestolara ses vermeli gereği yapılmalı. Ama kendilerine yapılırsa mutlaka hadlerini bildirmek lazım…

Demek ki ağızlarından düşürmedikleri ancak bir türlü tam olarak izah edemedikleri "ileri demokrasi" anlayışı bu…

Başkalarına bu tip bir ileri demokrasi dersi vermeye kalkmak da hiç mantıklı olmuyor. Hele hele kendini Ortadoğu'nun bölge lideri gibi gösterip İsrail’e çatıyor havalarına girerek içerdeki seçmenlere göz kırpmak Erdoğan için ilginç bir sonuç oldu. Bir taraftan başkanlık hayalleri kurarken komşu başkanların düştükleri içinden çıkılmaz ortam da işin tuzu biberi oldu.

Hani sayın “başbakanımız”, başkanlık sistemi ile ilgili açıklamalar yaparken, bu sistemin halk tarafından bilinmeli ve tartışılmalı fetvaları verirken unuttuğu bir şey ayağına dolanacak gibi görünüyor. Erdoğan'ın anlattığı bu sistemin aynısı Mısır ve Tunus'ta uygulanıyordu. Bu sistemle ilgili olarak kendi aktardıkları da başkanlık sisteminde yine seçim olacağı, başkanın seçimle geleceği, yine bir parlamentonun olacağı yönündeydi.

Ortadoğu’ya Tayyip aracılığı ile verilen mesajların başında Türkiye’nin değişim sürecine giren Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın yeniden yapılandırılması süreçlerinde aktif bir rol alacağı yönündedir. Zira Özellikle ABD basını Tayyip’i şişirmeye devam etmektedir. Özellikle Amerika gezilerinin arttığı son günlerde Amerika basınında, "Başbakan Erdoğan'ın laikliğin kaleleri yargı, basın ve ordu karşısında kendi gücünü muhtemelen artıracak şekilde anayasayı değiştirmeye yönelik çabası, İsrail'in Gazze'de 'devlet terörizmi' uyguladığı yönünde giderek dozunu artırdığı eleştirileri, Arap Baharının sunduğu fırsatlardan istifade etmeye dönük, Suriye'yi ağır biçimde eleştirmesi, İran'ı kontrol altına alma çabası ve kendisini rol model olarak tanıtması gibi becerikli manevralarının bunu gösterdiği" yorumu yapıldı.

ABD Başkanı Barack Obama'nın yurt dışındaki ilk ziyaretlerinden birini Türkiye'ye yapmasının tesadüf olarak görülemeyeceği kaydedilen yazıda, AK Parti'nin son seçimleri kazanarak üçüncü kez art arda iktidara gelmesinin de sürpriz olmadığı özellikle belirtilmektedir.

 

YORUMLAR

Ad

devrimci teori,3,Editorden,10,isci-sendika,2,Karl Marx,1,
ltr
item
Onyedililer Hareketi: ORTADOĞU GELİŞMELERİ VE RECEB’İN ZİYARETLERİ Dünün olayları
ORTADOĞU GELİŞMELERİ VE RECEB’İN ZİYARETLERİ Dünün olayları
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNtGvPKkXplF4WAVtNyL_Gy9qNIMSxZQmZ3fnd5jbcKclrLfVvepzCK9bsaTybJi26wT7imZvYR2GxUKRyzSxw_cmKm3ycSQFgIJ6YqBtg5B68pHGjP_dkSDQutE37FzcCW7hZ3AWbEwCx0OTHX9Bw6TWk-lPXQRtDjasVUiirtpzgVxGnzqIwJAY5/w494-h247/OIP.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNtGvPKkXplF4WAVtNyL_Gy9qNIMSxZQmZ3fnd5jbcKclrLfVvepzCK9bsaTybJi26wT7imZvYR2GxUKRyzSxw_cmKm3ycSQFgIJ6YqBtg5B68pHGjP_dkSDQutE37FzcCW7hZ3AWbEwCx0OTHX9Bw6TWk-lPXQRtDjasVUiirtpzgVxGnzqIwJAY5/s72-w494-c-h247/OIP.jpg
Onyedililer Hareketi
https://onyedililerhareketi.blogspot.com/2022/04/ortadogu-gelismeleri-ve-recebin.html
https://onyedililerhareketi.blogspot.com/
https://onyedililerhareketi.blogspot.com/
https://onyedililerhareketi.blogspot.com/2022/04/ortadogu-gelismeleri-ve-recebin.html
true
1362123614531399
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Tümünü Göster Readmore Reply Cancel reply Delete By Home PAGES POSTS View All RECOMMENDED FOR YOU LABEL ARCHIVE ARAYINIZ ALL POSTS Not found any post match with your request Back Home Sunday Pazartesi Tuesday Carsamba Thursday Cuma Cumartesi Pazar Pzts Sal Çar Per Cum Cmt Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Oca Şub Mar Nis Mayıs Jun Jul Ağu Sep Oct Nov Ara just now 1 minute ago $$1$$ minutes ago 1 hour ago $$1$$ hours ago Yesterday $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy Table of Content